Türkiye’de su kaynaklarının korunması ve verimli kullanımı her zamankinden daha önemli hale gelirken, Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) de su yönetimi konusunda çeşitli yasal yükümlülüklere tabi durumda. 2025 itibarıyla, OSB’lerde atıksu yönetimi, yağmur suyu hasadı ve gri su kullanımı alanlarında hem Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hem de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın yayımladığı yönetmelik ve rehberler bulunuyor. Bu yazıda OSB’lerin su yönetimine ilişkin güncel mevzuatı ve uygulama gerekliliklerini sade ve anlaşılır bir dille özetledik.
OSB’ler, kendi altyapılarını kurma ve işletme konusunda özerk yapılardır. 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve ona dayanılarak hazırlanan Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği, OSB’lerin kuruluşundan işletmesine kadar pek çok konuyu düzenler. Su yönetimi de bu kapsamın önemli bir parçasıdır. Yönetmelik, OSB yönetimlerine içme ve kullanma suyu temin etme, dağıtma ve atıksu altyapısını kurup işletme yetkisi vermektedir. Yani bir OSB, ihtiyaç duyduğu suyu kuyular açarak veya belediyeden satın alarak sağlayabilir; suyu depolayarak arıtabilir ve katılımcılarına (sanayi parseli sahiplerine) dağıtabilir. Her işletme ile su abone sözleşmesi yapılır, sayaçla tüketim ölçülür ve maliyet+hizmet payı esaslı bedel tahsil edilir. Bu yapı, OSB’lerin su arzını kontrol altında tutmasını ve su tüketimini izlemesini sağlar.
Diğer yandan, OSB yönetimleri çevrenin korunması ve su kirliliğinin önlenmesi için ulusal çevre mevzuatına uymak zorundadır. Özellikle Çevre Kanunu ve bu kanuna bağlı Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği (SKKY), sanayi tesislerinin atık sularına ilişkin standartları ve yükümlülükleri belirler. OSB Uygulama Yönetmeliği’nde, OSB yönetimlerinin atıksu altyapısını kurup işletirken SKKY hükümlerine uygun hareket edeceği açıkça vurgulanmıştır. Bu, OSB içinde faaliyet gösteren tüm tesislerin de SKKY’de belirtilen deşarj kriterlerine uyması gerektiği anlamına gelir.
Atıksu yönetimi, OSB’lerde su yönetiminin belki de en kritik boyutudur. OSB yönetimleri, bölgedeki sanayi tesislerinden kaynaklanan atık suları toplamak ve arıtmakla yükümlüdür. Birçok OSB, ortak kullanımlı merkezi bir atık su arıtma tesisi kurarak sanayi atık sularını arıtır. OSB Uygulama Yönetmeliği’nin 66. maddesi, OSB yönetimlerinin atıksu altyapı tesislerini inşa, bakım ve işletmesinden sorumlu olduğunu belirtir. Bu kapsamda OSB, SKKY’deki standartlara uygun olarak kanalizasyon ve arıtma sistemlerini planlamak zorundadır. SKKY, Türkiye genelinde evsel ve endüstriyel atık suların alıcı ortama deşarj limitlerini ve kalite kriterlerini tanımlayan temel mevzuattır. OSB yönetimleri de SKKY’ye atıfla kendi bölgelerine özgü “Kanala Deşarj Standartları” oluşturmaktadır. Bu standartlar, SKKY ekindeki genel tablolara dayanarak belirlenir ve OSB’nin merkezi arıtma tesisinin tasarım kapasitesi ile sanayilerin atık su karakteristiği dikkate alınarak tespit edilir.
Her bir sanayi tesisi (katılımcı), OSB kanalizasyon şebekesine bağlantı yapmadan önce OSB tarafından belirlenen deşarj standartlarını sağlamakla yükümlüdür. Gerekirse tesis içinde ön arıtma sistemi kurmalı ve OSB’den “Bağlantı İzin Belgesi” almalıdır. OSB yönetimi, işletmeler faaliyete geçtikten sonra atık su örnekleri alarak tesisten çıkan kirlilik parametrelerini analiz ettirir; eğer fabrikanın atık suyu OSB’nin belirlediği standartlara uymuyorsa ön arıtma yapmasını şart koşabilir. Bu süreç, bölgedeki sanayilerin arıtma tesisine zarar verecek veya alıcı çevreyi kirletecek deşarja yol açmasını önlemek içindir. Bağlantı izin belgesi almadan OSB kanalına deşarj yapılamaz ve OSB gerekli görürse sürekli izleme, debimetre, pH ölçer gibi ekipmanların kurulmasını da ister.
OSB’lerde atıksu yönetiminin bir diğer önemli yönü, ayrı altyapı sistemleri kurulmasıdır. Mevzuata göre OSB’lerde kanalizasyon şebekesi ayrık sistem olarak inşa edilir; yani endüstriyel atık su ile yağmur suyu hatları ayrıdır. Bu ayrımın amacı, yağmur sularının kanalizasyona karışarak arıtma tesislerini gereksiz yere yüklemesini önlemek ve mümkünse bu suların geri kazanılarak yeniden kullanılmasının yolunu açmaktır. Gerçekten de yönetmelik, kirli yağmur sularının atık su kanallarına verilmesini yasaklamıştır. OSB içindeki fabrikaların çatı ve saha drenajından gelen yağmur suları, önce yağ tutucu ve çöktürme havuzlarından geçirilir, sonra OSB’nin yağmur suyu drenaj şebekesine bağlanır. Böylece bir yandan ani yağışlarda kanalizasyon sistemi ve arıtma tesisi korunurken, diğer yandan nispeten temiz yağmur suyunun ayrı toplanması sağlanır. Bu sular, uygun koşullarda OSB içinde peyzaj sulaması gibi alanlarda değerlendirilebilir.
Atık su arıtma tesislerinin teknik standartları ve yeniden kullanım koşulları konusunda Çevre Bakanlığı’nın özel bir tebliği de bulunmaktadır. “Atıksu Arıtma Tesisleri Teknik Usuller Tebliği” arıtma tesislerinin tasarım, işletme ve arıtılmış su kalitesiyle ilgili teknik esasları belirler. Örneğin, SKKY’de 28. maddede yapılan değişikliklerle bu Tebliğ’deki kriterleri sağlayacak şekilde arıtılmış suların yeniden kullanımına izin verildiği belirtilmiştir. Sulama suyu kıt olan bölgelerde, atık suyun ileri arıtmayla tarımsal sulamada kullanılmasını teşvik eden düzenlemeler vardır. Eğer arıtılmış atıksu, Tebliğ’de tanımlanan sulama suyu kalite kriterlerini karşılıyorsa, Tarım İl Müdürlüğü ve DSİ gibi kurumların da onayıyla tarımsal sulamada kullanılabilir ve bu döngüsel kullanım desteklenir.
Son olarak, 17 Aralık 2022’de SKKY’de yapılan kapsamlı revizyon, sanayi tesislerinde ve diğer atık su kaynaklarında arıtılmış atık suların yeniden kullanımını daha güçlü şekilde teşvik etmektedir. Revize yönetmelikte “Arıtılmış Atıksuların Yeniden Kullanımı” başlıklı madde eklenmiş ve “gri su ve yağmur sularının yeniden kullanım imkânlarının değerlendirilmesinin esas olduğu” vurgulanmıştır. Bu değişiklikle, evsel veya endüstriyel nitelikli arıtılmış atık suların Bakanlığın uygun görüşüyle döngüsel ekonomi ilkelerine uygun olarak çeşitli alanlarda tekrar kullanılabileceği resmen ifade edilmiştir. Aynı revizyonda çevre yönetiminde geri dönüşüm ve yeniden kullanımın teşvik edilmesi, gri suyun yeniden kullanımına uygun altyapının oluşturulması gibi prensipler de eklenmiştir. Özetle, çevre mevzuatı OSB’lerde temiz su tüketimini azaltacak her türlü arıtma ve geri kazanım yaklaşımını desteklemektedir.
Yağmur suyu hasadı, bir diğer önemli konu olarak karşımıza çıkıyor. Sanayi tesislerinin geniş çatı alanları ve sahaları düşünüldüğünde, yağış sularının toplanıp kullanılması ciddi miktarda su tasarrufu sağlayabilir. Bu alanda özellikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından son yıllarda önemli düzenlemeler yapıldı. Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde 2021 yılında yapılan değişiklik ile, belirli büyüklüğün üzerindeki arsalar için yağmur suyu toplama sistemi zorunlu hale getirildi. 11 Temmuz 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan bu düzenleme, parsel alanı 2000 m²’den büyük olan yapılarda çatı yüzeyinden toplanacak yağmur sularının filtre edilerek bir depoda biriktirilmesi ve bina tuvalet rezervuarlarında kullanılması şartını getirdi. Bir başka deyişle, büyük sanayi tesisleri de dahil olmak üzere geniş alanlı yeni binaların mekanik tesisat projelerinde yağmur suyu hasadı sistemi bulunması artık mecburi. Toplanan yağmur suyunun, bina tuvaletlerinin ihtiyacından arta kalanı ise bahçe sulaması veya diğer ortak alanlarda kullanılabilecek şekilde projelendirilmelidir. Hatta ilgili belediyeler, gerekli görürse daha küçük parsellerde de yağmur suyu sistemini zorunlu tutabilecek ve depolama tankı hacmine dair ek şartlar getirebilecektir.
2025 yılının Mart ayında ise Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde bir adım daha ileri gidildi. 1 Ocak 2026’dan itibaren geçerli olacak şekilde, belli büyüklükteki tüm kamu ve özel yapılarda yağmur suyu sistemleri kurulumu zorunlu hale getirildi. Yeni düzenlemeye göre, çatı iz düşüm alanı 1000 m²’yi aşan veya arsa alanı 2000 m²’den büyük tüm yapılarda yağmur suyunun toplanarak değerlendirilmesi şart olacak. Bu kapsamda OSB’lerde inşa edilecek pek çok fabrika binası da bu eşik değerlere uyduğundan, 2026 itibarıyla OSB içindeki yeni tesislerin yağmur suyu hasadı sistemine sahip olması gerekecek. Toplanan yağmur suları öncelikle yeşil alan sulaması ve klozet rezervuarları gibi kullanımlarda değerlendirilerek şehir şebeke suyundan tasarruf sağlanması amaçlanıyor. Bakanlık, bu değişiklikle ülke genelinde yılda 6,2 milyon m³ yağmur suyu tasarrufu hedeflendiğini duyurdu – bu miktar Ankara’daki Mogan Gölü’nün hacmine yakın bir su birikimine denk geliyor.
Yağmur suyu hasadıyla ilgili önemli bir pratik detay da gri su sistemleriyle entegrasyon konusu. Eğer bir binada gri su (atık suların geri kazanımı) sistemi de kurulmuşsa, toplanan yağmur suyunun bu gri su sistemine verilmesi mümkün olduğunda ayrıca ayrı bir yağmur suyu tankı yapılması zorunlu olmayacak. Yani aynı altyapı entegre biçimde hem gri suyu hem de yağmur suyunu işleyip depolayabilecek. Bu sayede maliyet ve yer tasarrufu sağlanırken, her iki alternatif su kaynağının da verimli kullanımı mümkün hale gelecek. Bakanlık, yağmur suyu hasadıyla ilgili uygulamaların başarılı hayata geçirilmesi için teknik rehberler ve kılavuzlar da hazırlamıştır. Örneğin, “Yerinde İçilemez Su Sistemleri Kılavuzu” adıyla yayımlanan doküman, binalarda yağmur suyu toplama ve gri su geri kazanım sistemlerinin tasarım ve işletimine dair yol gösterici bilgiler sunmaktadır. Bu tür kılavuzlar, mühendis ve uygulayıcılara teknik standartlar ve öneriler verirken uygulamada karşılaşılabilecek sorunlara çözümler de önerir.
Özetle, güncel mevzuat OSB’lerde ve genel olarak tüm yeni büyük yapılarda yağmur suyunun boşa akıtılmadan tutulmasını ve uygun yerlerde kullanılmasını şart koşuyor. Bu hem işletmelerin su faturalarını azaltacak hem de bölgesel su kaynakları üzerindeki baskıyı hafifletecek bir adım. Yağmur suyu hasadı sistemleri, nispeten basit depolama ve filtrasyon ekipmanlarıyla kurulabiliyor ve geri kazanılan su; bahçe peyzaj sulaması, yollarda temizlik, proses soğutma suyu veya tuvalet rezervuarları gibi tatlı su gerektirmeyen alanlarda rahatlıkla değerlendirilebiliyor. OSB yönetimleri de bu konuda sanayicileri bilinçlendirmekte ve yeni projelerde bu sistemlerin entegrasyonunu teşvik etmektedir.
Gri su, konutlarda veya tesislerde duş, banyo, lavabo ve çamaşır makinesi gibi kaynaklardan gelen, organik kirliliği nispeten düşük atık suya verilen isimdir. Siyah su (tuvalet giderleri) dışında kalan bu sular uygun arıtma yöntemleriyle geri kazanılıp yeniden kullanılabilir. Son yıllarda, artan su stresiyle birlikte gri suyun yeniden kullanımı sürdürülebilir su yönetiminin kritik bir unsuru olarak öne çıkmıştır. Peki gri suyla ilgili Türkiye’deki yasal durum nedir?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ülkemizde gri su kullanımını yasaklayan veya sınırlayan bir mevzuat bulunmamaktadır. Aksine, çevre otoriteleri gri suyun tekrar kullanımını teşvik eden adımlar atmaktadır. Yukarıda değindiğimiz 17 Aralık 2022 tarihli SKKY revizyonu, gri suyun geri kazanımına dair teşvik edici hükümler getirmiştir. Yönetmeliğin genel esaslarına, “atık su yönetiminde döngüsel ekonomi ilkelerine uygun olarak geri dönüşüm ve yeniden kullanımın teşvik edilmesi” şeklinde bir ilke eklenmiştir. Özellikle “gri suyun yeniden kullanımına uygun altyapı oluşturulmalıdır” ifadesi, yeni bina ve tesislerde gri su ayrı toplama ve arıtma düzeneklerinin kurulmasının önemini vurgulamaktadır. Bunun yanı sıra SKKY Madde 28’de yapılan değişiklikle, evsel nitelikli arıtılmış atık suların (yani gri suyun) Bakanlık onayı ile uygun alanlarda tekrar kullanılabileceği açıkça yazılmış ve gri su ile yağmur suyunun yeniden kullanım imkânlarının mutlaka değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu, fabrika ve binalarda gri suyu ayrı hatlarda toplayıp arıtmanın artık çevre mevzuatınca desteklenen ve beklenen bir uygulama olduğunu gösteriyor.
Gri su kullanımının yaygınlaşması için imar mevzuatında da düzenlemeler yapılmaya başlandı. 2025’te Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ne eklenen hükümlerle, belirli büyüklükteki tesislere gri su sistemleri kurma zorunluluğu getirildi. 1 Ocak 2026’dan itibaren, 200 yatak üstü kapasiteli konaklama tesisleri (örneğin büyük oteller), 10.000 m²’den büyük alışveriş merkezleri ve 30.000 m²’den büyük kamu binalarında gri su arıtma ve geri dönüşüm sistemleri kurulması mecburi olacak. Bu sistemlerde duş, küvet ve el-yüz yıkama lavabolarından gelen sular toplanıp arıtılacak ve tekrar kullanılacak. Bakanlık, bu sayede yılda yaklaşık 4 milyon m³ su tasarrufu sağlanacağını öngörüyor. Görüldüğü gibi ilk etapta konaklama, AVM gibi su tüketimi yüksek ve merkezi tesislerden başlamak üzere gri su altyapısı zorunlu hale geliyor. Henüz fabrika binaları için genel bir zorunluluk olmasa da, büyük endüstriyel kampüsler veya personel lojmanları içeren projelerde bu tip gri su değerlendirme sistemlerinin gündeme gelmesi beklenebilir.
Gri suyun kullanım alanları genellikle tuvalet rezervuarlarının beslenmesi, bahçe sulaması, araç yıkama veya proseslerde temiz su kalitesi gerektirmeyen yıkama işlemleri şeklindedir. Arıtılmış gri su, renksiz ve kokusuz hale getirilip dezenfekte edildiğinde bu gibi ikinci kalite su ihtiyacı olan yerlerde güvenle kullanılabilir. Böylece hem şebeke suyundan tasarruf edilir hem de atık su miktarı azalır. Bu kazanımlar, hem işletmelerin maliyetlerini düşürmesi hem de ekolojik ayak izinin hafiflemesi açısından değerlidir.
Türkiye’de gri suyla ilgili uygulamaların artması için yerel yönetimler ve su idareleri de projeler geliştirmektedir. Örneğin, bazı belediyeler otobüs yıkama istasyonlarında arıtılmış gri su kullanarak yılda binlerce ton su tasarrufu elde etmişlerdir. Yine bazı OSB’ler, merkezi atık su arıtma tesislerinden çıkan suyun bir kısmını ileri arıtmadan geçirip “endüstriyel su” olarak tekrar fabrikalara vermeyi planlamaktadır. Bu tip projelere “gri su şebekesi” adı da veriliyor ve arıtılmış suyun ayrı bir hatla belirli kullanıcılara taşınmasını içeriyor. Bu örnekler, gri suyun hem tesis içi ölçeklerde hem de bölgesel ölçekte (belediye/OSB düzeyinde) değerlendirilebileceğini gösteriyor.
Özetlemek gerekirse, 2025 itibarıyla gri su kullanımı konusunda devlet politikası teşvik edici yöndedir. Mevzuatta gri suyun yeniden kullanımını destekleyen düzenlemeler yapılmış, büyük yapılarda bunun altyapısının kurulması şart koşulmaya başlanmıştır. Her ne kadar OSB içindeki tüm işletmeler için henüz spesifik bir zorunluluk olmasa da, Su Verimliliği Yönetmeliği gibi yeni çıkan düzenlemeler OSB’lerin de gri su ve benzeri “geleneksel olmayan su kaynakları” kullanımını belli oranlarda sağlamasını mecburi kılmaktadır. Dolayısıyla OSB’lerde faaliyet gösteren firmaların, hem yasal uyum hem de sürdürülebilirlik açısından, gri su geri kazanım sistemlerine yatırım yapmaları gittikçe daha önemli hale gelecektir.
Türkiye’nin su stresiyle mücadele kapsamında çıkardığı en yeni mevzuatlardan biri de Su Verimliliği Yönetmeliği’dir. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan bu yönetmelik, 27 Aralık 2024 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Su Verimliliği Yönetmeliği, tarım, sanayi, belediye gibi farklı sektörlerde suyun daha verimli kullanılması, israfın önlenmesi ve alternatif su kaynaklarının devreye alınması için bir sertifika ve denetim sistemi getirmektedir. Bu kapsamda kurum ve işletmelere Mavi, Yeşil ve Turkuaz olmak üzere üç seviyede Su Verimliliği Belgesi tanımlanmıştır. OSB’ler ve sanayi tesisleri için öngörülen seviye Yeşil Su Verimliliği Belgesi olup, belirli kriterleri karşılamaları ve belirtilen sürelerde sistemi uygulamaya almaları istenmektedir.
Organize Sanayi Bölgeleri, yönetmelik gereğince 5 yıl içinde (gerekli durumlarda en fazla 7 yıla kadar uzatılabiliyor) Yeşil Su Verimliliği Belgesi almak zorunda olan kurumlardan biridir. Bu belgenin en önemli kriterlerinden biri, OSB’nin toplam su kullanımının en az %5’inin geleneksel olmayan su kaynaklarından sağlanmasıdır. “Geleneksel olmayan su kaynağı” ifadesi; yağmur suyu, geri dönüştürülmüş atık su (arıtılmış gri su dahil) veya benzeri alternatif kaynakları işaret etmektedir. Yani bir OSB, tükettiği suyun en az yüzde 5’ini şehir şebekesi veya yeraltı suyu dışındaki kaynaklardan karşılamalıdır. Bunu başarabilmek için OSB’ler, kendi arıtma tesislerinden çıkan suyu tekrar sanayiye vermek, yağmur suyu toplamak, ya da bölgede gri su sistemlerini yaygınlaştırmak gibi önlemler planlayacaktır.
Yönetmelik, OSB’lere bu dönüşümü planlamaları için de belirli bir takvim sunuyor. Tüm OSB yönetimleri, yayın tarihinden itibaren 18 ay içinde kendi su verimliliği eylem planlarını hazırlamak ve endüstriyel su verimliliği kriterlerine uyumlu hale getirmek durumundadır. Bu planlarda, OSB’nin mevcut su kullanımı analiz edilecek, kayıp-kaçak oranları, su geri kazanım potansiyelleri değerlendirilecek ve %5’lik alternatif su hedefini yakalamaya yönelik projeler takvime bağlanacaktır. Örneğin, bir OSB’de halihazırda arıtılan atık sular varsa, bunun bir kısmının ileri arıtmadan geçirilip belirli fabrikalara tekrar kullanma suyu olarak dağıtılması planlanabilir. Veya OSB içindeki yeşil alan sulamalarının tamamının yağmur suyu depolarından karşılanması gibi uygulamalar hedeflenebilir.
Bu yeni sistem, yalnızca bir mevzuat yükümlülüğü olmanın ötesinde OSB’ler için bir prestij ve farkındalık unsuru olarak da görülmektedir. Zira Yeşil Su Verimliliği Belgesi alan OSB’ler, su yönetimi konusunda belirli bir standardı yakaladıklarını belgelemiş olacaklar. Bu, o OSB’de faaliyet gösteren firmaların da dolaylı olarak çevresel duyarlılık ve sürdürülebilirlik karnesine katkı sunar. Ayrıca yönetmelikle birlikte “Su Verimliliği Seferberliği” adı altında kamuoyu bilinci artırılmakta; sanayide su tasarrufu, kurak dönem eylem planları, su geri dönüşüm teknolojilerinin teşviki gibi konularda devlet destekleri ve eğitim programları devreye alınmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, OSB’lerin bu geçişi yapabilmesi için rehberlik sağlamakta, gerekirse teknik ve finansal destek mekanizmaları üzerinde çalışmaktadır.
Özetle, Su Verimliliği Yönetmeliği OSB’lerde suyun her damlasının kıymetini bilmeye yönelik yeni bir dönemi başlatmış durumda. OSB’lerin 2025 ve sonrasında su yönetimi stratejilerini şekillendirirken bu yönetmeliği merkez almaları gerekecek. %5 geri kazanım hedefi, ilk bakışta mütevazı görünse de aslında Türkiye genelindeki tüm OSB’lere uygulandığında ciddi bir su tasarrufu potansiyeli anlamına geliyor. Bu da hem ülkemizin su güvenliğine katkı yapacak hem de sanayide daha “yeşil” ve verimli üretim süreçlerine geçişi hızlandıracaktır.
OSB’ler, Türkiye’nin sanayi üretiminin kalbi konumunda ve su kaynaklarının yoğun kullanıldığı alanlar. Bu nedenle su yönetimi alanındaki yasal düzenlemeler, OSB’leri doğrudan etkiliyor ve onlara önemli sorumluluklar yüklüyor. 2025 yılı itibarıyla yürürlükte olan mevzuata baktığımızda, atıksu arıtımından yağmur suyu toplamaya, gri su geri kazanımından su verimliliği sertifikasyonuna kadar geniş bir yelpazede düzenleme bulunduğunu görüyoruz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yönetmelik ve genelgeleri, sanayide su kirliliğini önlemeyi, atık suları yeniden ekonomiye kazandırmayı ve yeni tesislerde su hasadı sistemlerini zorunlu kılmayı amaçlıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ise OSB mevzuatı aracılığıyla bu çevresel yükümlülüklerin OSB’lerce yerine getirilmesini, altyapıların kurulmasını ve denetimini sağlıyor. Ayrıca Tarım ve Orman Bakanlığı’nın öncülüğünde başlatılan su verimliliği programı, OSB’lerin su konusunda proaktif davranmasını ve belirli tasarruf hedeflerine ulaşmasını şart koşuyor.
Tüm bu düzenlemelere uyum sağlamak, elbette OSB yönetimleri ve sanayiciler için başlangıçta bir miktar yatırım ve çaba gerektirebilir. Ancak orta-uzun vadede bakıldığında, su tasarrufu sağlayan her uygulama işletmelere finansal avantaj olarak geri dönerken, çevresel etkilerin azalması da toplumsal fayda yaratmaktadır. Örneğin yağmur suyu hasadı sayesinde işletmeler şehir şebekesinden daha az su çekecek, bu da su faturalarını düşürecektir. Gri su geri kazanımı ile bir fabrikanın günlük su tüketiminin önemli bir bölümü tekrar dolaşıma sokularak hem su masrafları azalacak hem de atık su deşarj ücreti veya ceza riskleri minimize edilecektir. Atık suların arıtılıp yeniden kullanılması, nehir ve derelerin kirlenmesini önleyerek doğal ekosistemlerin korunmasına katkıda bulunacaktır. Tüm bunlar, OSB’lerin “sürdürülebilir sanayi” hedefiyle uyumlu adımlarıdır.
Sürdürülebilirlik çözümleri uzmanlığımız ve projelerimiz hakkında daha fazla bilgi edinmek için lütfen bizimle iletişime geçin.